Siz hiç Hilton'u gördünüz mü?

Siz hiç Hilton'u gördünüz mü?
Siz hiç Hilton'u gördünüz mü? Admin

    İlk kez Ankara’ya 1980 yılında gitmiştim. Sıhhiye Meydanında gezerken çevremde gördüğüm her şey, bana imkânsızlığın ve erişilmezliğin en derin gücünü göstermişti. İnsan kendi acizliğini, işte o devasa görünen binaların altında daha iyi anlıyordu.
Devasa derken o dönemin karşılaştırma durumuna göre örnek veriyordum. Şehrimde o dönemlerde benim gördüğüm hafızamda kalan tek devasa bina Gez Mahallesinde bulunan Kuşkay Sitesiydi.
Yıllar içerisinde müteaddit defalar gerek Ankara’ya ve gerek ise yurdumun birçok yerine çokça ziyaretlerim oldu. Ve yapılan bu ziyaretlerin tamamında hafızama kaydettiğim bir ürün, bir bina ve bir üretim tesisi muhakkak olmuştur. O zamanlardan kalma sıkıntımdır, kendi memleketimde olmayan ne var ise bende hüzün alır başını vurur dağlara.
Benim memleketimde neden yok? Benim memleketimde neden olmuyor? Biz niye yapamıyoruz? Gibi bir sürü deli divane sorular yıllar boyu hiç gitmedi aklımdan. Sonrasında yaşayarak anladım ki bu bahsedilen şeylerin, en küçüğünün dahi yapılması için önce yürek gerekiyordu. Maddi boyutu sonraki iş olarak karşımıza çıkıyordu.
Cesaret olmadan, müteşebbis ruhu olmadan, paylaşma kapasitesi olmadan, insana sevgi ve saygı anlayışı olmadan hiçbir şey ama hiçbir şey olmuyordu. Olamıyordu…
O yüzden parası olduğu halde hiçbir şey yapmadan yaşayan onlarca ve hatta yüzlerce tanıdığım var benim. Kaybederim, tükenir biter korkusuyla yaşayan ve her gece sabahlara kadar malımı kaybederim endişesiyle sabahlara zor çıkan.
Ve sonralarında tanıdığım gerçek savaşçılar. Halkı için, inandığı Hak’kı için mücadele eden. Biz zaten ta yolun başından karıştırmıştık inançları. Halka ve Hakka hizmet sadece ibadetle veya haksızlık karşısında fiziki müdahale ile olmuyordu. Asıl mücadele, asıl ibadet inanarak ve samimiyet içerisinde, mal varlığıyla halkına ve dolayısıyla da Hakkına hizmet edenlerin yaptığıdır. O yüzdendir ki dertsiz başını derde salanları ben “aflarına sığınarak” hep “deli” diye adlandırmışımdır. Çünkü onların yaptığını aklı başında olanlar yapamıyor…
Bu memlekette ne zaman bir taş üstüne, başka bir taş konulduğunu görsem keyfimin hesabını bilemezsiniz. Bu da benim hastalığım ne yapalım. İşte bu yüzdendir ki, kim bu şehrin ekmeğine katık olur Rabbim ondan razı olsun derim. Bu tür duaları yapanları çok gördüm, duydum ve bu sebepledir ki, hiçbir zaman bu şehrin “sahipsiz bir şehir” olduğuna inanmadım. Bu şehrin asıl sahipleri dua ehli olanlar ile hizmet ehli olanlardır. 
Kadim şehrimiz; asırlara inat ayakta durmaya, varlığını sürdürmeye devam ettiği gibi her geçen gün gelişmesini, güzelleşmesini, değerlenmesini de aynı inatla ortaya dökmektedir. Elbette ki emeği geçenlere dua etmek boynumuzun borcudur. Elbette ki emeği geçenlere minnet duymak ve saygı göstermek farzdır. Bir taşın hesabına bin dua edilmez mi?
Nazlı bir gelin edasıyla, yurdumun yükseklerinde salındığına bakmayın bu şehrin. Yıllanmış şarapların kalitesinden daha kaliteli bir eskimişliği var toprağının neminde. Menfaatler uğruna yaşanmış nice savaşların kanı bulaşsa da ellerine, kına niyetine süs yapmıştır aynı inatla ayakta durmak için. Yokluğun acizliğini göstermemek için de, hep vakur ve mağrur durmuştur Palandöken, dumanlı ve huma kuşu misali yükseklerden.
Bir emek, bir taş, bir dua derken ve bir de bakmışız ki bu şehir huzurun adı olmuş. Mutluluğun adı olmuş. Kardeşliğin, sevginin adı olmuş. Bu değerlerin olduğu yerde de inanın güç ve gelişme oluyor. Başarı oluyor. 
Bu şehirde yaşayan birçok hemşerimden biraz daha şanslıyım aslında hep içerisinde oldum bu tür delilerin. Yanlarında oldum ve deliliklerine de bizzat şahit oldum. Gerçekten her hangi bir baskı altında kalmadan yaptılar bu deliliklerini. Bazen sıkıldılar, çok bunaldılar, dertlendiler, nefessiz kaldılar ve hatta bir kaçı boğuldu gitti ama inanmazsınız hiç pişman olmadılar. 
Bir iken birkaç oldular. Büyüdüler. Palandöken’den aşağı düşen kar taneleri gibi bir araya gelip kartopu oldular. Ve inanıyorum ki çok kısa bir zaman sonra çığ olup bütün ovaya yayılacaklar hepsi. Yaz kış ve her mevsim bu çığın bereketiyle beslenecek bu şehir. 
Ve bir inci tanesi daha dizildi Palandöken’in gerdanına. 
Gücüne güç katacak, değerine değer.
Ve kadim şehrimin ilklerine, bir ilk daha eklenerek. Tüm yurdumda da ilk olarak.
HILTON GARDEN INN…
Hilton’un ilk Kayak, Spor ve İş Konsept Oteli olarak.
Bu yazıyı okuyanların bir kısmı, ne demek istediğimi anlayamayabilirler ama size şu kadarını belirteyim ki bu markanın, bu konsepte bir oteli bu şehirde açması demek, bu şehrin artık bazı şeyleri değil, büyük bir takım şeyleri yaşamasının zamanının geldiği demektir. Kaderinin bazı çizgilerinde değişikliğin başlaması demektir. Var olan inci gerdanlığının değerinin katlandığı demektir.
Yani ERZURUM var olan markasına, marka kattı demektir.
Düşünsenize; bu şehirde dünya çapında 122 ülkede bulunan, birinci sınıf marka portföyüyle lider bir küresel konaklama şirketi olan HILTON, hem de bir ilke imza atarak Türkiye’de ilk Kayak, Spor ve İş Konsept Otelini faaliyete geçiriyor. 
Ve bu henüz ilk adım olarak. 
Ne olacağını ben size kısaca şöyle anlatayım. Alplerden veya Avrupa’nın her hangi bir şehrinde bulunan kayak merkezlerinden sıkılan ve kayak yapmak için farklı bir yer arayan herhangi birinin göz gezdireceği ilk adres, konaklama yapabileceği kaliteli ve marka bir ismin bulunabileceği ve çok kolay bir şekilde ulaşabileceği tek adres HILTON GARDEN INN ERZURUM ve dolayısıyla PALANDÖKEN olacaktır. Çünkü meraklıları bilir kayak tatili, hem sonsuz bir huzur, hem de heyecan ve adrenalin demektir. Nerede olduğu ve nasıl gidildiği ise davet edene bağlı bir olaydır. Gurur duyarak belirteyim ki Türkiye’mde başka bir yerde yok.
Uzun anlatımına sonra girerim. Dediğim gibi bu henüz ilk adım ve başlangıç. Ve inanın devamını büyük bir keyif içerisinde yazmaya devam edeceğim.
Ne diyelim; Erzurum Enternasyonal Turizm A.Ş. birlikteliğinde, Transtur A.Ş. ailesi nezdinde H.Münir AKDEMİR beye ve Ferhat BİNİCİ beye ve diğer bütün değerli çalışma arkadaşlarına dua etmekten başka bir şey diyemeyiz.
Sebep olanlardan ALLAH razı olsun.
Bu arada meraklısına; 
Siz hiç Hilton gördünüz mü? Rahmetli Erkal’ın dediği gibi “hadi gel, Erzurum’a gel”…

VEDAT KAN dadas ajans
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
BAŞKAN SEKMEN KENT KONSEYİ YÖNETİMİYLE BİR ARAYA GELDİ
BAŞKAN SEKMEN KENT KONSEYİ YÖNETİMİYLE BİR ARAYA GELDİ
Putin: “Bırakalım Avrupalılar kendi sorunlarıyla uğraşsınlar”
Putin: “Bırakalım Avrupalılar kendi sorunlarıyla uğraşsınlar”