Uluslararası Para Fonunun (IMF), Ekim 2022’de yayınladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'na göre, bu yıl ki küresel ekonomik büyümenin yüzde 3,2, gelecek yıl ise yüzde 2,7 olacağı tahmin edilmektedir. Bu durum küresel ekonomik gerilemenin henüz dip yapmadığını ve belki de 2023’te dip yaptıktan sonra yükselme trendinin başlayabileceği tahmin edilebilir. Ekonomilerde kabul gören gerçekliklerin başında ekonomik gelişmelerin tüm dünya ekonomileri için bir yükselme (genişleme) bir de daralma süreci şeklinde bir işleyişe sahip olduğudur. Ancak bunlar sistematik değildir. Yani bir yıl genişleme olduysa bir yıl daralma olacak diye bir kural yoktur.
Enflasyon ise tüm dünyada artış eğilimindedir. Bunun temel sebebi, pandemi sürecinde başta büyük devletler olmak üzere tüm ülkelerin para basmasının fiyatlara yansıması ve hem pandemi sürecinin hem de yaşanan savaşların özellikle gıda ürünlerinde arz sıkıntısına sebep olarak enflasyonu yukarı yönde baskılamasıdır.
Yine dünya ticaretinde gerileme süreci yaşanmaktadır. Bunu etkileyen en önemli unsur, tedarik zincirinin pandemiye bağlı olarak aksaması ve son yılda da Rusya-Ukrayna savaşının olumsuz etkileridir. Rusya’nın söylemleri gelecek beklentilerini de kötümserleştirmektedir.
Veriler dünyadaki kaynak dağılımı ve bölüşümünün de adil olmadığını göstermektedir. Dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesimi, dünya kaynaklarının yaklaşık yüzde ellisini kontrol etmektedir. Dünya bankası verilerine göre, Dünya GSMH’sı yaklaşık 85 trilyon dolardır. ABD’de bu değerin yaklaşık yüzde 24’ünü Çin ise yüzde 17’sini, Almanya yüzde 4,4’ünü İngiltere yüzde 3,3’ünü alırken, Türkiye yaklaşık yüzde birini almaktadır.
Dünya ekonomisindeki olumsuz görüntünün değişmesi, pandemi sürecinin bitmesi, yaşanan savaşların bitirilmesi ve özellikle 1980 sonrası batı ülkelerinin uygulanan neo-liberal politikalar çerçevesindeki insan yaşamını hiçe sayarak daha fazla pay elde etme çabalarının sonlandırmalarına bağlı olacaktır. Aslında dünyadaki kaynak dağılım ve bölüşümündeki adaletsizlikler, “yiyemeyenler ve yiyemeyenlerin varlığından dolayı uyuyamayanlar” şeklinde bir sonuç ortaya çıkarmaktadır (Suriye, Ukrayna ve Orta doğudaki gelişmeler gibi). Küreselleşmenin bir anlamda bedeli olarak ortaya çıkan bu gidişat değişmez ise tüm ülkelerde toplumsal huzur ortamı yakalamak zorlaşacaktır.
Enflasyon ve İşsizlikte Dünya ve Türkiye ekonomisine ait tradingeconomics.com adresinden alınan verilere göre, Türkiye hem gelişmiş ülkelere göre en yüksek enflasyon oranına sahiptir (%83,45). Dünya ülkelerinin tamamı dikkate alındığında ise Zimbabve (%280,40), Lübnan (%161,89), Suriye (%139,46), Sudan (%125,40), Venezuella (%114,10)’dan sonra %83,45 ile en yüksek enflasyona sahip altıncı ülkedir. Türkiye’den sonra Arjantin %83, İran se %52,20 gibi bir enflasyona sahiptir. Türkiye’nin aynı kaynaktan alınan verilere göre işsizlik oranı %9,6 ve büyüme oranı ise %2,1’dir.Bu oranların verilmesinin sebebi bir ülkedeki ekonomik performansı ölçmek için kullanılan en temel üç gösterge enflasyon, işsizlik ve büyüme oranıdır. Bu göstergelerden kısa sürede toplum yaşamını etkileyen ise işsizlik ve enflasyon oranıdır. Bu doğrultuda 1970’li yıllarda ABD başkanı Lyndon Baines Johnson’ın danışmanlığını da yapan ekonomist Arthur Okun tarafından Sefalet (Hoşnutsuzluk) endeksi geliştirilmiştir. Okunun geliştirdiği endeks şu şekildedir. Sefalet endeksi= enflasyon+işsizlik’tir.
Buna göre, Türkiye’deki Sefalet endeksi= enflasyon+işsizlik=83.45+9.6= 93.05 ile gelişmiş ülkelere göre en yüksektir. Türkiye’ye sefalet endeksi en yakın ülke Arjantin’dir. Arjantin’in sefalet endeksi değeri 89.8’dir. Bu endeks değeri yükseldikçe ülkedeki sefalet artıyor veya ekonomik gidişattan hoşnutsuzluk yükseliyor demektir. Düştükçede ekonominin işleyişinden memnuniyetin arttığı anlamı çıkmaktadır.
Arthur Okun tarafından 1970’lerde geliştirilen bu endeks daha sonra ekonomist Robert Barro ve Steve Hanke tarafından hem büyüme hem de faiz oranları eklenerek daha kapsamlı hale getirilmiştir. Anlaşılır olması nedeniyle de çok yaygın kullanılan bir endekstir. Robert Barro ve Steve Hanke sefalet endeksini şu şekilde formülleştirmişlerdir: Sefalet Endeksi = (Enflasyon Oranı + İşsizlik Oranı + Faiz Oranı) – Büyüme Oranı.
Formüldeki faiz oranı on yıllık devlet tahvili faiz oranını temsil etmektedir. Formüle göre büyüme oranı pozitif olduğunda endeks değeri düşüyor (sefalet azalıyor). Büyüme oranı negatif olduğunda ise endeks değeri artıyor (sefalet artıyor) ekonomi büyümüşse bu oranın düşülmesi gerekiyor, çünkü ekonomik büyüme sefaleti azaltıyor. Türkiye’nin Sefalet endeksi sırasıyla 2020’de; 21, 2021’de: 13, 2022’de ilk 8’da olacak gözükmektedir. Türkiye gelişmiş ülkelere göre sefalet endeksinde hep birinci sıradadır.
Kısacası yaşanan gelişmeler göstermektedir ki tüm dünya da bir durgunluk süreci yaşanmaktadır. Yaşanan bu süreçten başarı ile çıkmak veya bu süreci fırsata çevirmek yine ülkelerin uyguladıkları politikalara bağlıdır. Uygulanan politikalarda üç alanda başarı sağlayan ülkeler öncü olacaklardır. Bu üç alan; adalet, eğitim ve özgürlüktür. Ülke üretim düzeyini belirleyen ise “üretim faktörlerinin miktar ve kalitesi”dir.